YOUTUBE KANALIMIZI TAKİP EDİN >>> YOUTUBE KANALA GİRİŞ İÇİN TIKLA
Sevilen yazar oğuz atayın sözleri uzun zamandır sosyal medyanın gündeminden düşmüyor öyle bir hale geldiki artık insanlar instagram we twitter hesaplarında oğuz atay paylaşmadan duramaz oldu hatta bu çılgın begeni ve takdir kitap okumayanları bile oğuz atay kitapları alıp okumak durumuna getirdi peki bu Oğuz atay kimdir.
En sevilen Oğuz atay Sözleri ilk 10 :
- Zaman her şeyin ilacıysa, fazlası intihara girmez mi?
- Ne zoruma gidiyor biliyor musun Olric? O’na yazdıklarımı o’ndan başka herkes okuyor.
- Hayatımın başı ve sonu belliydi; hiç olmazsa ortasını kaçırmamalıydım.
- Onunla ne zaman lades oynasak hep o kazandı. Kalbimdeyken nasıl aklımda derdim.
- Kelimeler albayım, bazı anlamlara gelmiyor.
- Siz bilmezsiniz albayım. İnsanlık tek başına kollarımda can verdi. Yanında kimseler yoktu.
- Ağlamıyorum albayım… Eriyorum. Yavaş yavaş eriyorum… Biraz şansım varsa buhar bile olurum.
- Delirmek albayım, delirmek. Kim bilir ne kadar güzeldir. Aklın yok bir kere. Benim başıma ne geldiyse şu aklımdan geldi zaten.
- Şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için, on bin kitap okumuş olmayı isterdim” dedi: Gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek: “Seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda…”
- Normal bir insan olmaya zorladılar, bana boş yere vakit kaybettirdiler. Olmayınca da anormal dediler.
Oğuz Atay tutunamayanlar sözleri
- Demek sen aşkı, sinüs ve kosinüse çok görüyorsun. Soyut aşk kavramı sende henüz gelişmemiş. Sen ve senin gibiler, ancak beş ile on elmayı toplayabilen basit insanlarsınız. Elle tutulan şeylerle düşünebilir, elle tutulan şeyleri sevebilirsiniz yalnız.
- Değişebilmek. Kendinin bile tanıyamayacağı yeni bir varlık olmak. Bütün canlıların olanca güçleriyle karşı koydukları bir değişim, başkalaşım. Korkutucu ve aynı zamanda çekici bir eğilim. Hücreler bütün güçleriyle, dış etkenlere karşı koyar ve vücuda girmek isteyen yabancı unsurları dışarı atmaya çalışırken değişebileceğini, onların bu kör inadını yenebileceğini düşünmek, insan için ne kadar zordu. Değişmek kendine yabancılaşmak demekti.
- Sevmek zor geliyor. Alışmamışım: yoruluyorum. Boşluklar oluyor. Bunları boş sözlerle doldurmaya çalışıyorum. Oysa ben her an sana bakmak, bir sözünü kaçırmamak; bir kıpırdanışını, yüzünün her an değişen bütün gölgelerini izlemek, her an yeni sözler bulup söylemek istiyorum. Her mevsimde, her gittiğimiz yerde, insanlarla ve insanlarsız, aşkın değişen yansımalarını görmek istiyorum. Bütün bunlar beni yoruyor. Sen orada duruyorsun ve beni seyrediyorsun sadece. Senin için sevmek, su içmek gibi rahat bir eylem. Ben, her an uyanık olmalıyım.
- Ne yazık onlar ki kendilerine açılan saf bir kalbi zaaflarından istifade edilecek,istismar edilecek bir akılsız sayarlar.
- Hayat bir matematik aslında. Kimini acılarla bölüyor,kiminin kalbi mutlulukla çarpıyor,kimi hayatın güzelliklerini topluyor ama en önemlisi insan gidenin arkasından eksiliyor. O yüzden kimseye eksi olmayın çünkü eksi, ama, gibi ondan öncekileri yok etme gücüne sahiptir.
- Bir anlam aramamalı. Anlam kadar insanın hayatını zehir eden bir kavram yoktur.
- Normal bir insan olmaya zorladılar, bana boş yere vakit kaybettirdiler. Olmayınca da anormal dediler.
- Ben ölmek istemiyorum. Yaşamak ve herkesin burnundan getirmek istiyorum.
- Kalbimin atışının yavaşlamasını istiyorum. Yavaş yavaş atsın ki yorulup durmasın.
- Yaşar gibi yapmaktan, özlemez gibi yapmaktan, iyiymiş gibi yapmaktan, nefes alıp onu içimde tutmaktan, o nefeste boğulmaktan sıkıldım.
- Korkuyoruz. Düşünmekten ve sevmekten korkuyoruz. İnsan olmaktan korkuyoruz. İnsan yerine bir yığın kuklalar yaratıyoruz.
- Kendime yeni bir önsöz yazmak istiyorum. Yeni bir dil yaratmak istiyorum. Beni kendime anlatacak bir dil. Çok denediler, efendimiz. Allah’tan, ne denediklerini bilmiyorum, Olric. Hiçbir geleneğin mirasçısı değilim. Olmaz, diyorlar. İsyan ediyorum. Az gelişmiş bir ülkenin fakir bir kültür mirası olurmuş. Bu mirası reddediyorum Olric. Ben Karagöz filan değilim. Herkes birikmiş bizi seyrediyor. Dağılın! Kukla oynatmıyoruz burada. Acı çekiyoruz. Kapı kapı dolaşıp dileniyoruz. Son kapıya geldik. İnsaf sahiplerine sesleniyoruz. Ey insaf sahipleri! Ben ve Olric sizleri sarsmaya geldik.
- Bana yaşamayı öğretmediler. Daha doğrusu, bana her şeyin öğrenilerek yaşanacağını öğrettiler. Yaşanırken öğrenileceğini öğretmediler. Ben de kolayca razı oldum bana öğretilen bu yanlışlara. İnsan, kendi bulurmuş doğru yolu. Ben bulamazdım. Bana, başkalarına gösterdikleri basmakalıp yolları öğrettiler. Başka türlü bir itinayla tutmalıydılar beni. Daha fazla değil, farklı.
- Bir insan eşyayı da suçlayamazsa, divana istediği gibi tekme atamazsa onun insanlığı nerede kalır?
- Her şeyi duyuyoruz, hiçbir şeyi bilemiyoruz Olric.
- Benim gibi az gelişmiş bir ilkokul öğrencisinin de başarabileceği tek şey buydu. Kötülüğe kayıtsız kaldım; ona içimde yer vermedim. Kara ekmeği yemek zorundaydım; ama kötü şiir okumadan da yaşayabilirdim.
- Şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için, on bin kitap okumuş olmayı isterdim” dedi: Gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek: “Seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda…”
- Demek ki yolda durmak mümkün olmuyordu; böyle bir hürriyet yoktu. Sadece sürüklenme, kalabalığın arasına kapılma hürriyeti vardı.
- Sen öldün: ben de koridorlarında, anlamsız bekleyişlerin içinde ölüyordum. Gerçekten öldün mü Selim? Bu yalnızlık dolu koca dünyada bütün tutunamayanları öksüz bırakıp gittin mi?
- Bütün hayatımızı yersiz çekingenliklerle mi geçireceğiz Olric? Cesareti yalnız kafamızda mı yaşayacağız?
- Ne kadar acıyorum kendime; bu yüzden başkalarına acımaya fırsat bulamıyorum. Bütün acımamı kendime harcadım.
Oğuz Atay Sözleri aşk
İlk çekingenlikler ne kadar tatlıdır. Oysa insan, bu beceriksizlikleri bir an önce yenmeye çalışır. Bütün gücüyle büyüyü bozmak, buzları kırmak için uğraşır.Oğuz Atay
Nedensiz ve sebepsiz sevdim seni.
Çünkü bir sebebi olsa, aşk olmazdı bunun ismi…Oğuz Atay
Bir silgi gibi tükendim ben. Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar adlı eserinden..
Bir silgi gibi tükendim ben.
Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım.
Mürekkeple yazmışlar oysa.
Ben kurşun kalem silgisiydim.
Azaldığımla kaldım.Oğuz Atay
Bizi başkaları anlamaz Sevgi.
Başkalarının aklı başkadır.
Bu yüzden ikimizi hep garip bakışlarla süzmüşlerdir.
Şimdi beni de garip, bakışlarla süzenler var.
Ben onlara aldırmıyorum.
İnsanların beni beğenip beğenmemeleri umurumda değil artık.
Ben kendimi tanımakla ilgiliyim. Oğuz Atay
İnsan çok sevdiği halde neden her defasında terkedilir?
Ve beklenenler, neden hep vazgeçildikten sonra gelir?Oğuz Atay
İyi geçinmek İki kişinin kusursuz olmasıyla değil
Birbirlerinin kusurlarını hoş görmesiyle olur!Oğuz Atay
Hayatta silgim hep kalemimden önce bitti.
Çünkü kendi doğrularımı yazacağım yere, tuttum başkalarının yanlışlarını sildim.Oğuz Atay
Son bir şans daha verme, sevgine layık olmayana.
Merak etme, aşk yürek işidir ve yüreği olmayanın kalbi kırılmaz nasılsa. Oğuz Atay
Seni seviyorum ve yalnız seni görüyorum.
Seninle ilgiliyim başka her şeyi unutuyorum.
Sözün gelişi değil bu;
Ben sözümün eriyim
Başka anlamları olsaydı sözlerimin
Başka anlamlara uygun kelimeler bulurdum
Oğuz Atay
Kimseye göstermem üzüntümü.
Gündüz gülerim, geceleri yalnız ağlarım. Oğuz Atay
Sürekli başkalarının kötülüğünden söz ederek kendini iyi kılamazsın.Oğuz Atay
Koca bir ömrü harcamak dedikleri gerçeğin altını seninle çizdim ben. Oğuz Atay
Oğuz Atay aşk Sözleri kısa
Ben, senin bilinçaltı karanlıklarına ittiğin ve gerçekleşmesinden korktuğun kirli arzuların, ben senin bilinçaltı ormanlarının Tarzan’ı! Yemeye geldim seni. Benden kurtulamazsın. Ben, senin vicdan azabınım!
Söyle evladım’ diye teselli ederdi annem beni. Söyle de içine hicran olmasın. Hicran oldu anne.
Oysa bazı insanlar vardır; en çamurlu yerlerden bile kolalı beyaz gömleklerini ve açık renk pantolonlarını kirletmeden çıkarlar. Böyle adamlar hayatta başarıya ulaşırlar.
Elimde değil Olric! Ne efendimiz. Elleri Olric elleri.
Oysa bizim bütün güzelliğimiz, yaşadıklarımızla düşündüklerimiz arasındaki acıklı çelişkinin yansımalarından ibaretti.
Siz bilmezsiniz albayım, insanlık tek başına kollarımda can verdi. Yanında kimseler yoktu.
Kolundaki yaralar efendim? Tutunurken öyle oldu Olric. Ya yüreğindeki yaralar efendim? Tutulurken öyle oldu Olric! Peki ya gözlerindeki suskunluk; ne efendim. Hiç dokunma. Sus Olric.
Neden yalnızlıktan şikayetçidir ki insan. Ne yani, mutlu olması için bir sevgiliye mi muhtaçtır her zaman.
Provası yok hayatın. Ne yeniden yaşamak mümkün, ne de yaşadıklarını silebilmek. Önemli olan, ilk defa değil son defa sevebilmek.
Ne zoruma gidiyor biliyor musun Olric? O’na yazdıklarımı o’ndan başka herkes okuyor.
İnsanlar bozuk para gibidir. İki seçenek vardır; yazı ya da tura. Bir yüzünü gösterirken bize diğer yüzünü zaman gösterecektir.
Kimsenin yaşantısını beğenmedim. Kendime uygun bir yaşantı da bulamadım.
Şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için on bin kitap okumuş olmayı isterdim dedi. Gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek; seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda.
Daha kaç kez ıskalayacağız hayatı Olric. Oklarımız bitene kadar efendim.
Beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen boşuna yorma, boş yere mağaramdan çıkarma beni. Alışkanlıklarımı, özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna.
Tabiat, sırlarını bakmasını bilene açıklarmış.
Oğuz Atay yalnızlık Sözleri
Onunla ne zaman lades oynasak hep o kazandı. Kalbimdeyken nasıl aklımda derdim.
Son bir şans daha verme, sevgine layık olmayana. Merak etme, aşk yürek işidir ve yüreği olmayanın kalbi kırılmaz nasılsa.
Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler; ağzına dolar insanın. Sussan acıtır, konuşsan kanatır.
En tehlikeli kelime ama’dır. Önceden söylenen her söylemi veya kelimeyi öldürür! Mesela, seni seviyorum ama gibi…
Yalnızlığına iyi bak, sahip çık. Kaç kişinin emeği var onda kim bilir?
Hep geçer diyorlar ya Olric. Sence geçer mi? Geçer elbet efendim; bazısı teğet geçer, bazısı deler geçer, bazısı deşer geçer, bazısı parçalar geçer. Ama mutlaka geçer.
Hayatımın başı ve sonu belliydi; hiç olmazsa ortasını kaçırmamalıydım.
Çok yükseğe çıkamam; bende yükseklik korkusu var. Kimseyi yarı yolda bırakamam; bende ‘alçaklık’ korkusu var.
Ne zaman hayata tutunmaya çalışsak, hep mahrem yerleri geldi elimize.
Artık gelecek planlarımı hayattan gizli yapıyorum. Sanki hayat, işini gücünü bırakıp planlarımı bozmak için her şeyi yapıyor.
İyi geçinmek iki kişinin kusursuz olmasıyla değil, birbirlerinin kusurlarını hoş görmesiyle olur…
Beni anlamalısın çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum.
İçimden şehirler geçiyor, sen her durakta duruyor, inmiyorsun.
Ne ölmek nefessiz kalmaktır; ne de yaşamak nefes almaktır. Yaşamak; sevilmeyi hak eden birine yaşamını harcamaktır.
İki kadına adamak istiyorum hayatımı. Biri “erkeğim” desin bana, diğeri sadece baba.
Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım; mürekkeple yazılmışlar oysa. Ben kurşun kalem silgisiydim, azaldığımla kaldım.
Beklenen hep geç geliyor; geldiği zaman da insan başka yerlerde oluyor.
Hayatta silgim hep kalemimden önce bitti. Çünkü kendi doğrularımı yazacağım yere, tuttum başkalarının yanlışlarını sildim.
Nedensiz ve sebepsiz sevdim seni. Çünkü bir sebebi olsa, aşk olmazdı bunun ismi.
İnsan seviyorsa kaybetmekten korkar. Kıskançlık da bir kaybetme korkusudur. Kıskanmıyorsa eğer; yeterince sevmiyordur.
Yalnızlığı çok seversek, bir gün o da çekip gider mi?
Hayır, dostum ben en acıklı anlarımda bile güldürücü sözler bulan bir insanım, kendime acımam bundandır.
Oğuz Atay Anlamıyorlar Sözleri
Zaman her şeyin ilacıysa, fazlası intihara girmez mi?
Şimdi al yalnızlığımı ört üzerine Olric. Belki o vakit bırakıp her şeyi. Gelirim bir yerlerden başlamak için yeniden…
Ben ölmek istemiyorum. Yaşamak ve herkesin burnundan getirmek istiyorum.
Sigarayı bırak artık diyordun ya bana, ben de bırakmıyordum. Çünkü senin, benim için üzülüyor olmana içten içe seviniyordum.
Kimseye göstermem üzüntümü. Gündüz gülerim, geceleri yalnız ağlarım.
Bize öğretilen her söze inandık, yasaktır dendi kandık, hep girilmez levhalarına aldandık, bu tutulan yol yanlıştır bize.
Zaten senin ‘hiçin’ fesat…
Fotoğraf çekilerken, nedense kendimizi gülümsemek zorunda hissediyoruz. Yani aslında ona bile mutluluk oyunu oynuyoruz.
Herkes birikmiş bizi seyrediyor. Dağılın! Kukla oynatmıyoruz burada. Acı çekiyoruz.
Öyleyse, ben de hayatımın sonuna kadar aynı yerde kımıldamadan oturacağım. Herkes istediği kadar koşsun. Beni anlayacak insan, oturduğum yerde de beni bulur…
Hiç kimseyi anlamıyorum. İnsanların arasına karışıp onlara uyduğum için de kendimden nefret ediyorum.
İnsan nedir bilir misin Olric? Nedir efendimiz? Ağaçları kesip onlardan kâğıt yapan sonra da o kâğıtlara “ağaçları koruyunuz” yazandır.
Kafam cam kırıklarıyla dolu doktor. Bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor.
Bir yerde söz biter. İki kişi karşılıklı kendini tekrarlamaya başlar. Yeni başlayan ilişkiler bile eskir böylece. Hemen kaçacaksın ki aklın orada kalsın.
Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım.
İlk çekingenlikler ne kadar tatlıdır. Oysa insan, bu beceriksizlikleri bir an önce yenmeye çalışır. Bütün gücüyle büyüyü bozmak, buzları kırmak için uğraşır.
İnsan çok sevdiği halde neden her defasında terkedilir. Ve beklenenler, neden hep vazgeçildikten sonra gelir.
Yemek koyulurken, “Bu kadar yeter” dedikten sonra mutlaka bir kaşık daha yemek koyan kişiye ‘anne’ denir. Ve o her şeye değerdir.
Koca bir ömrü harcamak dedikleri gerçeğin altını seninle çizdim ben.
Oğuz Atay Olric
Kapı kapı dolaşıp dileniyoruz. Son kapıya geldik. İnsaf sahiplerine sesleniyoruz. Ey insaf sahipleri!
Ben ve Olric sizleri sarsmaya geldik…
Artık yaşamak istemiyorum Olric. Onların istediği gibi yaşamak istemiyorum
Her şeyi duyuyoruz, hiçbir şeyi bilemiyoruz Olric.
Yağmur yağıyor Olric… Islanıyor etraf…
Ağlasak kimse anlamaz değil mi???
Anlamaz efendimiz.
Tut ki güneş açtı… Papatyalardan taç yapar mı saçlarımıza???
Bilinmez efendimiz…
Yıldız kaydığında diler mi bizimle olmayı???
Sanmam efendimiz…
Bende sanmam… gidelim Olric…
Gidelim efendimiz..
“Benim çok dostum var Olric.”
“Biliyorum efendim, sırtınızda izleri var.”
Her şeyi duyuyoruz, hiç bir şeyi bilemiyoruz Olric. Bu duvarlar arasında kapandık kaldık.
Bütün hayatımızı yersiz çekingenliklerle mi geçireceğiz Olric? Cesareti yalnızca kafamızda mı yaşayacağız?
-Kim o Olric?
Kapıcı, efendimiz.
Ne istiyor Olric?
Çöp var mı diye soruyor efendimiz.
-Bi’tap bedenimden ala çöp mü olur Olric? Söyle taşıyabiliyorsa beni alsın Olric.
Olur mu efendimiz,çileyle yoğrulmuş ömrün ederi bu olamaz efendimiz.
Ya ne Olric. Bunca şeyden sonra göğsümüze nişan takacak değiller ya.
Ama efendimiz…
Kapat kapıyı Olric üşüyorum.
“İnsanlar ne kadar çok şey biliyor Olric?”
“Herkes işine geleni biliyor efendimiz…”
“Dayanamıyorum Olric. Bu adamın duygusuzluğuna dayanamıyorum.
-Sabırlı olunuz efendimiz.”
Bütün hayatımızı yersiz çekingenliklerle mi geçireceğiz Olric? Cesareti yalnız kafamızda mı yaşayacağız?
Artık yaşamak istemiyorum olric. Onların istediği gibi yaşamak istemiyorum..
Bizdeki kitapların çoğu iri harflerle basılıyor Olric. Kültür seviyemizi gösteriyor bu iri harfler. Okumayı yeni öğrenen bir millet olduğumuz için iri harfler tercih ediyoruz. Daha harfleri yeni söktüğümüz için, onları satırlar arasında kaybetmekten korkuyoruz. Az gelişmiş harfleri seviyoruz. Geniş aralıklı satırlar, sayfaların kenarlarında büyük boşluklar, içimizi serinletiyor. Bütün babalar oğullarına: “Oku da adam ol” diyorlar. Gene de kimse okumuyor. Biz adam olamayız Olric.
“Hep, bir yerlerde bir şeyler oluyor, biz bilemiyoruz, Olric.”
Dayanamıyorum olric.Bu adamın duygusuzluğuna dayanamıyorum. Sabırlı olunuz efendimiz.
Ölümü bilerek yaşamak istiyorum Olric. Yaşamanın anlamını bilmek için, ölümün anlamının karanlıkta kalmasını istemiyorum.
Olric, birini nasıl seviyorduk?
Nerden başlıyorduk?
İlk önce seviyor muyduk?
Yoksa ilk önce güveniyor muyduk?
Kitapçıkların ve çiçekçilerin bazı özellikleri olmalıdır Olric. Gelişi güzel insanlar bu mesleklerin içine girmemeli.”
Günahlarımın ağırlığına dayanamıyorum olric. Neden beni uyarmadın?
Ölümü bilerek yaşamak istiyorum olric, yaşamanın anlamını bilmek için.
Yeni bir dünya var anlıyor musun olric? Her şeyi geride bırakmak gerekiyor.
Oğuz Atay sözleri 1000kitap
Can çekişmek nasıl bir şey bilir misin Olric? Hayır efendimiz, nasıl bir şey . Ona söyleyebileceğin o kadar şey varken susmaktır Olric.
Biliyor musun Olric, benim birçok dostum var. Görüyorum efendimiz, hepsinin sırtınızda izleri var.
Tarih bir tahriften ibarettir. Tarih, geçmişten geleceğe uzanan ve bugün gördüğümüz bir rüyadır. Bütün rüyalar gibi tarih de yorumlanabilir; ama görülürken değil.
Biliyor musun Olric. Artık yalnızlığı bile çok seviyorum, sırf onun eseri diye…
Bizi başkaları anlamaz sevgi. Başkalarının aklı başkadır. Bu yüzden ikimizi hep garip bakışlarla süzmüşlerdir. Şimdi beni de garip, bakışlarla süzenler var. Ben onlara aldırmıyorum. İnsanların beni beğenip beğenmemeleri umurumda değil artık. Ben kendimi tanımakla ilgiliyim.
Seni seviyorum ve yalnız seni görüyorum. Seninle ilgiliyim başka her şeyi unutuyorum. Sözün gelişi değil bu; ben sözümün eriyim başka anlamları olsaydı sözlerimin başka anlamlara uygun kelimeler bulurdum…
Gelir mi dersin Olric. Gelmez, gelemez efendimiz. Neden Olric. Yüreği o kadar büyük sevemez de ondan efendimiz.
Sen acıyı biriktirmeyi seversin Olric. Sen biriktirmeyi seversin. Hadi devam et şimdi, kuru yaprakları. Deniz taşlarını. Gözyaşını. Sorulamamış soruları. Senden kalan sesleri. Yaşanamamış paylaşılmışlıkları. Birlikte harcamak üzere kalbinde biriktirilmiş zamanları ve hüznü. Ve özlemi biriktirmeye.
Ve yalnızlık kelimeyle birlikte yaşadı insanın içinde, kelimeler yalnızlığı anlattı ve yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. Yalnız kelimeler dindirdi acıyı ve kelimeler insanın aklına geldikçe yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu.
Neden sadece bir hayal ürünüsün Olric. Siz gerçeksiniz de ne oluyor efendimiz.
Bu düzmece oyun sona ermeli. Kendi benliğimizi bulmalıyız. Yol verip yakarmaktan vazgeçmeliyiz. Rüyalarımızı gerçekleştirmeye çalışmamalıyız, gerçekleri rüya yapmalıyız. Çelişiksiz dikensiz ve düzgün rüyalarımızı yaşamalıyız. Sözümüzün eri olmalıyız: kırılacak kafaları kırmalıyız. Bize acınmadığı için acımamalıyız.
Olric sözleri
Görünüşümde öyle bir saflık
vardı ki yaşayışıma herkesin karışabileceği izlenimini bırakıyordum.
Bu nedenle yakamı bırakmadılar. Ben de, görünüşümdeki
başka bir sahtecilik nedeniyle onların her davranışına
açıktım. Buyurun beni yiyebilirsiniz, diyordum.
Yeni bir dünya var, anlıyor musun Olric? Her şeyi geride bırakmak gerekiyor. Bir sabah kalkacaksın, arkana bakmadan. Hürriyet kötü bir kavram Olric. Öyle, anlattıkları gibi özlenecek bir ortam değil. Bu hürriyet, kulağıma kötü şeyler fısıldıyor Olric. Duymak istemiyorum.
Gelir mi dersin Olric?
Gelmez. Gelemez efendimiz.
Neden Olric?
Yüreği o kadar büyük sevemez de ondan efendimiz..
Olric, insan nedir biliyor musun? Ağaçları kesip kağıt yapan, sonra o kağıda ‘ağaçları koruyun’ yazandır…
Bütün rüyalar birbirine karışıyor Olric. Düş ve gerçek arasında ki çizgi siliniyor.
Ben özel teşebbüsüm Olric. Herkesle birlikte kalkıp herkesle birlikte oturmam!
Bütün hayatımızı yersiz çekingenliklerle mi geçireceğiz Olric? Cesareti yalnız kafamızda mı yaşayacağız?
Geldi mi beklediğin Olric?
Beklenenler hiç gelmez efendimiz.
“Onların küçük yaşantılarının içinde ben de küçülmedim mi Olric? Ucuzluk bana da bulaşmadı mı? Hayır, efendimiz. Öyle içten yaşadınız ki. Bu kısa süren aydınlıktan yararlanamayacaklar ne yazık ki.”
Kitapçı dükkânlarının özel bir kokusu vardır Olric: nevi şahsına münhasır derler eskiler, işte ondan.
_ Biliyor musun olric ?Neyi efendim ?
_ Onunla lades oynasak hep o kazanırdı .
Neden efendimiz ?
_Kalbimdeyken nasıl aklımda derdim ?
-Sus Olric! düşünüyorum
-Düşünmek ne haddinize efendimiz
-Descartes düşündükçe var oluyordu Olric
-Descartes düşündükçe var olur, siz düşündükçe yok olursunuz efendimiz.
Anlamasan da olur. Kimse anlamasa da olur gerçek hürriyet budur Olric. Ben anlıyorum. Anlatamasam da olur.
Ne zoruma gidiyor biliyor musun Olric?
O’na yazdıklarımı o’ndan başka herkes okuyor.
yağmur yağıyor olric.. ıslanıyor etraf.. ağlasak kimse anlamaz değil mi?
“Bütün hayatımızı yersiz çekingenliklerle mi geçireceğiz Olric? Cesareti yalnız kafamızda mı yaşayacağız?”
İnsanlar çok bozdu Olric.
Ben bu düzene ayak uyduramıyorum. Bu yüzyıl kusma hissi uyandırıyor…
İnsanlık öldü tabutunu kaldıracak insan bulunamıyor…
En tehlikeli kelime nedir Olric ?
+’Ama’dır efendim bana göre.
-Neden Olric ?
+Önceden söylenen her söylemi veya kelimeyi öldürür!
Mesela, Seni seviyorum ama… gibi
Oğuz Atay Kimdir ? Biyografi !
Oğuz Atay, 12 Ekim 1934’te Kastamonu’nun İnebolu ilçesinde dünyaya geldi. Babası, ağır ceza yargıcı ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) VI. ve VII. dönem Sinop, VIII. dönem Kastamonu vekili Cemil Atay’dır. İlk ve ortaokulu Ankara’da okuyan Atay, 1951’de bugünkü adı TED Ankara Koleji olan Ankara Maarif Kolejinden, 1957’de İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesinden mezun oldu. Askerliğini 1957-59 yılları arasında yaptıktan sonra tamir ve kontrol elemanı olarak Kadıköy vapur iskelesinin yapımında çalıştı. Görevinden istifa ettikten sonra İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi (şimdiki Yıldız Teknik Üniversitesi) İnşaat Bölümü’nde öğretim üyesi oldu. 1975’te doçent olan Atay, Topografya adlı bir de mesleki kitap yazdı. Çeşitli dergi ve gazetelerde makale ve söyleşileri yayımlandı. Oğuz Atay, Tutunamayanlar’ın 1971-72’de yayımlanmasından sonra, önemli bir tartışmanın odak noktası oldu. Bu romanıyla 1970 TRT Roman Ödülü’nü kazandı. Roman, Oğuz Atay’ın 20. ölüm yıldönümü olan 1997 yılında UNESCO tarafından 20. yüzyıl Türk edebiyatının en seçkin eseri olarak seçilmiştir.
Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Tutunamayanlar, eleştirmen Berna Moran tarafından, “hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı” olarak nitelendirilmiştir. Moran’a göre Tutunamayanlar’daki edebi yetkinlik, Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır.
Atay’ın büyük etki yaratan eseri Tutunamayanlar’ı 1973’te yayımladığı Tehlikeli Oyunlar adlı ikinci romanı izlemiştir. Hikâyelerini Korkuyu Beklerken başlığı altında toplayan Atay, 1911-1967 yılları arasında yaşamış ve aynı zamanda hocası olan Prof. Mustafa İnan’ın hayatını konu edinen Bir Bilim Adamının Romanı’nı 1975 yılında yayımlamıştır. 1973 yılında yayımlanan Oyunlarla Yaşayanlar adlı oyunu, Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenmiştir. Atay, beyninde çıkan habis bir tümör nedeniyle büyük projesi “Türkiye’nin Ruhu”nu yazamadan 13 Aralık 1977’de, arkadaşı Altay Gündüz’ün Mecidiyeköy’deki evinde hayatını kaybetmiştir. Atay, Edirnekapı Mezarlığı Sakız Ağacı mevkiine defnedildi.
Öldükten sonra 1987’de Günlük, 1998’de ise Eylembilim adlı kitapları yayımlanmıştır. Sağlığında hiçbir kitabı ikinci baskı bile yapamayan Atay’ın kitapları ölümünden sonra büyük ilgi gördü ve defalarca basıldı. Yıldız Ecevit’in hazırladığı Oğuz Atay biyografisi “Ben Buradayım…” – Oğuz Atay’ın Biyografik ve Kurmaca Dünyası 2005 yılında yayınlandı.
Korkuyu Beklerken eseri 2008 yılında Öteki Tiyatro tarafından tiyatro oyunu olarak sahnelenmiştir.[4] Tehlikeli Oyunlar romanı, 2009 yılında Seyyar Sahne tarafından aynı adla tiyatro oyunu olarak uyarlanarak sahnelenmeye başlanmış ve hâlen sahnelenmektedir. Bir Bilim Adamının Romanı adlı biyografik eseri de 2012 yılında Bir Bilim Adamının Oyunu: Mustafa İnan adıyla Te Sahne tarafından tiyatroya uyarlanarak sahnelenmeye başlanmıştır.
Eserlerinde düşle gerçeğin birbirine karışması, üstkurmacanın kurgunun ana ilkesi olması Oğuz Atay’ı postmodernist roman kategorisinde eser veren ilk Türk yazar yapmıştır. Oğuz Atay, özellikle Tutunamayanlar romanında, modern şehir yaşamı içinde bireyin yaşadığı yalnızlığı, toplumdan kopuşları ve toplumsal ahlaka, kalıplaşmış düşüncelere yabancılaşan, tutunamayan bireylerin iç dünyasını anlatır. Yapıtları eleştiri, mizah ve ironi barındırır. Kastamonu Valiliği kendisi adına 2007 yılından beri Oğuz Atay Edebiyat ödülleri vermektedir
0 Comments